Altı Nokta Körler Derneği Logo
Altı Nokta Körler Derneği Genel Merkezi

Görme Özürlülerle İlgili Eğitim Sorunları Hakkında 1998 Raporu


 

 GÖRME ÖZÜRLÜLERLE İLGİLİ ÖZEL EĞİTİM SORUNLARI VE ÇÖZÜM YOLLARI

 

 HAKKINDA 1998 YILI DEĞERLENDİRME RAPORU

 

  

 

  Hazırlayan: Halil Köseler (Öğretmen)

 

  

 

  Ülkemizde görme özürlülerin gerçek sayısı tam olarak bilinmemektedir. Çünkü

 

 bu güne kadar bu sayının belirlenmesi için herhangi bir istatistik

 

 yapılmamıştır. Bu nedenle birbirini tutmayan rakamlar ileri sürülmektedir.

 

 Birleşmiş Milletlere bağlı Dünya Sağlık Teşkilatı tarafından kabul edilen

 

 istatistiklere göre tamamen görme gücünden yoksun olanlar nüfusun binde

 

 ikisini oluşturmaktadır. Görme gücü yüzde onun altında olanlar "kör",

 

 olarak tanımlanmaktadır. Görme gücündeki yetersizlik nedeniyle ilave

 

 araçlara ihtiyaç duyan ve normal yazıyı okuma güçlüğü çeken kişiler de "az

 

 gören" olarak nitelendirilmektedir. Dünya Sağlık Teşkilatı'nın ön gördüğü

 

 istatistikler göz önüne alındığında ülkemizde tam körlerle az görenlerin

 

 nüfusunun dörtyüzbin civarında olduğu tahmin edilebilir.

 

  

 

  Görme özürlülerin tam anlamıyla ve eşit şekilde toplumla kaynaşabilmesi

 

 üretken ve başarılı olabilmesi sağlanan eğitim olanaklarına bağlıdır. Bu

 

 nedenle diğer insanlara sağlanan eğitim olanaklarının aynı oranda görme

 

 özürlülere de sağlanması gerekmektedir. Oysa ülkemizde görme özürlülerin

 

 ancak yüzde iki buçuğu eğitim olanaklarından yararlanabilmektedir. Bu durum

 

 görme özürlülerin eğitim hakkını ve bu hakkın kullanımını engelleyerek

 

 onların toplumdan soyutlanmasına, kendi kaderleriyle baş başa bırakılmasına

 

 yol açmaktadır.

 

  

 

  Körlükle ilgili asıl problem doğrudan doğruya körlüğün kendisinden değil,

 

 toplumun körlük hakkındaki yanlış anlayış ve önyargılarından ve sağlanan

 

 olanakların yetersizliğinden kaynaklanmaktadır. Görme özürlülere yaşamın her

 

 alanında gerekli fırsat eşitliği ve yeterli olanaklar sağlandığı takdirde,

 

 onlar da diğer insanlarla eşit düzeyde topluma yararlı ve başarılı insanlar

 

 olarak yetişebileceklerdir. Körlük o insanlar için basit bir fiziksel problem

 

 düzeyine inecektir. Görme özürlü insanların gerçek ihtiyacı acıma ve himaye

 

 değil, anlayış ve fırsat eşitliği; başkalarına bağımlılık ve horlanma değil,

 

 bağımsız ve birinci sınıf vatandaş olarak yaşamak; toplumdan soyutlanmak

 

 ve tüketici olmak değil, toplumla kaynaşmak ve üretici bir insan olmaktır.

 

 Eğitimin Görme özürlülerin topluma katkıda bulunan başarılı birer insan

 

 olarak yetişmesinde önemli bir rolü vardır. Bu nedenle bir taraftan bu

 

 olanaklardan yararlanması gerekenlerin sayısını arttırırken diğer taraftan

 

 mevcut eğitim sisteminin ve koşullarının iyileştirilmesi gerekmektedir.

 

 Gerek özel eğitim veren körler okullarında, gerekse görme özürlü çocukların

 

 eğitim gördüğü normal okullarda sunulan eğitimin çağın gereklerine ve

 

 öğrencilerin ihtiyaçlarına uygun hale getirilmesi zorunludur. Özel eğitimdeki

 

 kalite ne kadar artırılabilirse körlerin toplumdaki başarıları da o ölçüde

 

 yükselecektir. Bugün ülkemizde uygulanan özel eğitim sistemi ciddi bir

 

 kriz dönemini yaşamaktadır. Bu değerlendirme kesinlikle bir abartma

 

 değildir. Sorunların neler olduğunu tek tek gözden geçirdiğimizde durumun

 

 ciddiyeti açıkça görülecektir. Ülkemizde 10 adet körler okulu bulunmaktadır.

 

 Bu okullarda dokuz yüz civarında öğrenci bulunmaktadır. Görme özürlülerin

 

 eğitimi özel yöntemlerle ve özel araç-gereçlerle yapılmaktadır. Ders kitapları

 

 Breyl (kabartma) yazı sistemiyle yazılmış kitaplardan oluşmaktadır.

 

 Öğrencilerin ihtiyaçlarına uygun olarak bireysel eğitime ağırlık verilir.

 

 Bu raporda hem mevcut sorunlar üzerinde durulmuş hem de bu sorunlara

 

 ilişkin somut çözüm önerileri sunulmuştur. Ancak önemli olan bir raporun

 

 yazılması değil o rapordan çıkan sonuçların gerektirdiği adımların atılması,

 

 gerekli değişikliklerin yapılması ve konuyla ilgili somut uygulamaların bir an

 

 önce başlatılmasıdır. Ülkemizde yaşanan sorunları şu ana başlıklar altında

 

 sıralayabiliriz:

 

  

 

  1- Okul öncesi yaştaki çocukların eğitimiyle ilgili henüz somut ve ciddi

 

 sayılabilecek bir hizmet bulunmamaktadır.

 

  

 

  2- Görme özürlü çocuğu bulunan ailelere gerekli rehberlik ve danışmanlık

 

 hizmetleri sunulamadığı için aileler çocuklarını nasıl yetiştirecekleri

 

 konusunda yeterli bilgiye sahip olamamakta ve nereye başvurabileceklerini

 

 

  

 

  3- Körler okullarında uygulanan eğitim programları günümüzün ihtiyaçlarının

 

 çok gerisinde bulunmaktadır.

 

  

 

  4- Körler okullarında çalışan öğretmenlerin birçoğu breyl yazıyı

 

 yeterince bilmediği için öğrencilere tam anlamıyla faydalı olamamaktadırlar.

 

  

 

  5- Görme özürlüler arasında Breyl (kabartma) yazıyla okur yazarlık oranı

 

 çeşitli nedenlerle giderek düşmektedir.

 

  

 

  6- Türkçe Breyl yazıyla ilgili kısaltma sisteminde yapılan son

 

 değişiklikler nedeniyle çok ciddi problemler yaşanmaktadır.

 

  

 

  7- Görme özürlülerin eğitimiyle ilgili birçok konuda körler okulları

 

 arasında standart bir uygulama birliği bulunmamaktadır.

 

  

 

  8- Körler okullarında uygulanan ve öğrencilere mesleki beceriler

 

 kazandırmayı amaçlayan sanat dersleri ile ilgili programlar günümüze ait

 

 ihtiyaçların çok gerisinde kalmıştır.

 

  

 

  9- Körler okulunda okuyan öğrenciler ve normal okullara devam eden

 

 öğrenciler Breyl yazı sistemiyle yazılmış her derse ait kitapları

 

 bulamamaktadırlar.

 

  

 

  10- Körler okullarının bir çoğunda okul kütüphanesi bulunmamaktadır.

 

 Kütüphanesi olan körler okullarında ise mevcut bulunan breyl kitaplar ve

 

 kasetler, öğrencilerin ihtiyaçlarına cevap vermekten çok uzaktır.

 

  

 

  11- Milli Eğitim Bakanlığına bağlı olarak Ankara da bulunan ve sadece

 

 İlköğretim ders kitaplarını basan matbaa, sahip olduğu cihazların arızalı olması

 

 gerekçesiyle üç yılı aşkın bir süreden beri çalıştırılmamaktadır.

 

  

 

  12- Özel eğitim teknik ve yöntemlerini bilen yeterli sayıda yetişmiş

 

 öğretmen bulunması mümkün olamamaktadır.

 

  

 

  13- Öğretmenlerin özel eğitimle ilgili yetiştirilmesi için düzenlenen

 

 hizmet içi eğitim kursları beklenen faydayı sağlayamamaktadır.

 

  

 

  14- Spor etkinliklerinin görme özürlü çocukların ruh ve beden sağlığı

 

 üzerinde önemli bir rolü olmasına rağmen hangi spor dallarının öğrenciler

 

 için daha uygun ve daha yararlı olacağına ilişkin yeterli bir araştırma ve

 

 uygulama yoktur.

 

  

 

  15- Okullarda çeşitli spor ve sosyal etkinliklerin yapılabilmesi için

 

 yeterli alanlar ve tesisler bulunmamaktadır.

 

  

 

  16- Körlerin yaşamında önemli bir yeri olan bağımsız hareket ve baston

 

 kullanma eğitimine ilişkin programlar ve uygulamalar son derece yetersizdir.

 

  

 

  17- Dış ülkelerde uzun yıllardan beri görme özürlülere bilgisayar kullanma

 

 ve programcılık eğitimi verilmesine, rağmen henüz ülkemizde hiç bir körler

 

 okulunda öğrencilere bilgisayar kullanımıyla ilgili bir eğitim

 

 

  

 

  18- Öğrencilerin fen ve matematik konularıyla ilgili bilgi düzeyleri

 

 giderek ciddi ölçüde düşmektedir. Çünkü fen bilgisi ve matematik derslerinde

 

 uygulanan yanlış yöntemler nedeniyle görme özürlü öğrenciler bu konularda iyi

 

 yetiştirilmedikleri için gören öğrencilerle eşit düzeyde bilgilere sahip

 

 olamamaktadırlar.

 

  

 

  19- Körler okullarında öğrencilerin ders dışı boş vakitlerini yararlı bir

 

 şekilde değerlendirebilecekleri yeterli sosyal ve kültürel olanaklar

 

 sağlanamamaktadır.

 

  

 

  20- Kaynaştırılmış eğitim uygulaması nedeniyle normal okullarda okuyan

 

 görme özürlü öğrenciler gerekli özel eğitim tedbirleri alınmadığı için ciddi

 

 sorunlarla karşılaşmaktadırlar.

 

  

 

  21- Lise ve üniversitede okuyan öğrencilere götürülen hizmetlerin son

 

 derece yetersiz olması nedeniyle bu öğrenciler kendi kaderleriyle baş başa

 

 kalmaktadırlar.

 

  

 

  22- Az gören çocukların eğitiminde uygulanması gereken farklı metotlar ve

 

 kullanılması gereken özel araç-gereç ve materyaller olması gerektiği halde

 

 bu alanda da henüz ihtiyaca cevap verebilecek uygulamalar bulunmamaktadır.

 

  

 

  23- Çift özürlü körlerin eğitimi için okullarda uygulanan herhangi bir

 

 farklı eğitim programı bulunmamaktadır. Bu nedenle bu çocuklar tamamen

 

 unutulmuş ve kendi kaderleriyle baş başa bırakılmış durumdadırlar.

 

  

 

  24- Özel eğitim konusuyla ilgili kararların oluşumunda ve uygulamalar

 

 sırasında görme özürlülerle ilgili sivil toplum örgütleriyle gerekli

 

 iletişim ve işbirliği kurulmamaktadır.

 

  

 

  25- Öğrencilerin karşılaştığı çeşitli sorunlarla ilgili olarak gerekli

 

 psikolojik ve rehberlik hizmetlerinin sunulmasında çeşitli sıkıntılar

 

 yaşanmaktadır.

 

  

 

  OKUL ÖNCESİ EĞİTİM

 

  

 

  Ülkemizde okul öncesi eğitim konusunda yapılan çalışmalar ve yürütülen

 

 hizmetler yok denecek kadar yetersiz bir düzeydedir. Gerek görme özürlü

 

 çocukların gerekse ailelerinin ihtiyaç duyduğu hizmetler sağlanamadığından

 

 bu alandaki sorunlar gün geçtikçe ağırlaşmaktadır. Görme özürlü çocuğu

 

 bulunan aileler okul öncesi yaştaki çocuklarının yetiştirilmesi için

 

 uygulanması gereken eğitim yöntemlerinin neler olduğunu bilmemektedirler.

 

 Örneğin, görme özürlü bir çocuğa yönlerin, şekillerin nasıl

 

 anlatılabileceğini, bağımsız hareket becerisinin hangi yaşta ve hangi

 

 yöntemlerle kazandırılabileceğini, kendi kendine yemek yeme, yürüme, giyinme,

 

 temizlik alışkanlıklarını kazanma gibi konularda neler yapılabileceğini,

 

 körler için geliştirilmiş özel araçlardan nasıl faydalanabileceğini ve bu

 

 araçları nereden bulabileceğini, karşılaştığı sorunlara çözüm bulmak üzere

 

 nereye ve kime başvurabileceğini bilmemektedirler. Bunun sonucu, okul öncesi

 

 yaştaki gören çocukların sahip olduğu bilgi ve becerilere görme özürlü

 

 çocukların sahip olması mümkün olamamaktadır. Bu nedenle gerek görme özürlü

 

 çocuklara gerekse ailelerine yeterli rehberlik ve danışmanlık hizmetleri

 

 sunulmalıdır. Görme özürlü çocuklar için gerekli anaokulları ve

 

 anasınıflarının açılması bir an önce gerçekleştirilmelidir. Bu çocuklara

 

 eğitim verecek öğretmenlerin yetiştirilmesi ve ihtiyaç duyulan eğitim

 

 programlarının hazırlanması gerekmektedir. Körler okullarından birine uzun

 

 bir süre önce Anaokulu ismi verilmesine rağmen, henüz bunun gerektirdiği bir

 

 uygulama başlatılmamıştır. Yani ortada ne bir anaokulu ne de böyle bir okula

 

 devam eden bir çocuk bulunmaktadır. Görme özürlü bir çocuk okul öncesi yaşta

 

 diğer çocukların sahip olduğu bilgi ve becerileri kazandığı takdirde okula

 

 başladığında uygulanan okul programlarına daha kolay ve daha çabuk uyum

 

 sağlayacaktır. Okula başladığında nasıl yemek yiyeceğini, nasıl giyineceğini,

 

 temizlik ve öz bakım ihtiyaçlarını nasıl karşılayacağını öğrenmemiş olan bir

 

 çocuğun ilköğretim ders programlarına uyumu çok zorlaşır. Öğretmen böyle bir

 

 çocuğa ders programlarının gerektirdiği konulara başlamak yerine okul öncesi

 

 dönemde öğrenmesi gereken beceri ve alışkanlıkları kazandırmakla uğraşmak

 

 zorunda kalır. Bu durum ise görme özürlü çocuğun yetişmesinde önemli bir

 

 zaman kaybı demektir. Okul öncesi dönemde görme özürlü çocukların daha iyi

 

 yetiştirilmelerini ve ailelerinin daha bilinçli olabilmelerini sağlamak

 

 üzere şu çalışmalara öncelik verilmelidir:

 

  

 

  1- Görme özürlü bir çocuğun bebeklikten okul çağına kadar olan dönemlerini

 

 kapsayan eğitimiyle ilgili aileleri aydınlatıcı broşürler hazırlanmalıdır.

 

 Bu broşürler somut ve pratik örnekleri kapsayacak biçimde kolay ve anlaşılır

 

 biçimde olmalıdır. Konu hakkında bizzat yaşayarak bilgi ve deneyim sahibi

 

 uzmanlarca hazırlanacak olan yazılı materyaller daha gerçekçi ve daha

 

 aydınlatıcı olacaktır.

 

  

 

  2- Aileleri görme özürlü çocuğun eğitimi konusunda bilgilendirmek amacıyla

 

 belli zamanlarda konferans ve seminer çalışmaları yapılmalıdır.

 

  

 

  3- Gören çocukların devam ettiği ana okullarındaki öğretmenler görme

 

 özürlülerin eğitimi konusunda da yetiştirilmelidir.

 

  

 

  4- Normal ana okullarında veya ana sınıflarında gerekli ön koşullar

 

 hazırlanarak görme özürlü çocukların da bu okul veya sınıflarda eğitim

 

 görebilmesi sağlanmalıdır.

 

  

 

  5- Özellikle yaz dönemlerinde gerek görme özürlü çocuklar için gerekse

 

 aileleri için körler okulları bünyesinde kısa dönemli beceri kursları ve

 

 seminerler düzenlenmelidir. Düzenlenen kurslar braille yazı bağımsız hareket

 

 ve çevreye uyum (Oriyantasyon), günlük yaşam becerileri gibi konuları

 

 kapsamalıdır.

 

  

 

  6- Ailelere karşılaştıkları sorunların çözümünde yardımcı olmak üzere

 

 konuyu bilen uzmanların bulunduğu aile danışma büroları oluşturulmalı ve

 

 gezici sosyal hizmet uzmanları görevlendirilmelidir.

 

  

 

  7- Görme özürlü çocuğu olan ailelerin sorunlarının çözümünü geciktiren

 

 diğer önemli hususlardan biri de bu ailelerin kendi aralarında örgütlenmeyi

 

 henüz gerçekleştirememiş olmalarıdır. Görme özürlü çocuğu olan ailelerin

 

 kendi aralarında örgütlenerek kendi çocuklarının sorunlarına sahip çıkması

 

 çözümü hızlandıracak ve kolaylaştıracak önemli bir faktördür.

 

  

 

  KÖRLER OKULLARINDA EĞİTİM

 

  

 

  Görme özürlülerin büyük çoğunluğunun eğitimi körler okullarında

 

 gerçekleştirilmektedir. Bu okullarda yürütülen eğitimin kalitesi görme

 

 özürlülerin başarılarını yaşam boyu etkilemektedir. Körler okullarında

 

 yürütülen eğitimin 5 temel amacı olmalıdır.

 

  

 

  A) Akademik eğitim;

 

  

 

  B) Oriyantasyon (çevreye uyum) ve bağımsız hareket eğitimi;

 

  

 

  C) Sosyal beceriler kazandırma eğitimi;

 

  

 

  D) Günlük yaşam becerileri, yani kişisel idare eğitimi;

 

  

 

  E) Mesleki eğitim;

 

  

 

  İlköğretim düzeyinde 8 yıllık temel eğitim veren körler okullarındaki

 

 çeşitli yetersizlikler sonucu iyi yetişmeyen öğrenciler lise ve üniversite

 

 dönemlerinde de bunun olumsuz etkilerini yaşamaktadırlar. Maalesef şu anda

 

 körler okullarında uygulanan eğitim sistemi çok ciddi sorunlarla karşı

 

 karşıya bulunmaktadır. Bunların başında eğitim programlarının günün

 

 koşullarına ve ihtiyaçlarına uygun olmayışı, uygulanması gereken eğitim

 

 teknik ve yöntemlerinin bütün eğitimciler tarafından yeteri kadar

 

 bilinmemesi, bazı ders araç ve gereçlerinin yetersiz oluşu, yetişmiş

 

 personel eksikliği, breyl kabartma yazılı ve sesli materyallerin

 

 yetersizliği, bazı ders kitaplarının olmayışı, az gören ve çift özürlü

 

 çocukların eğitimiyle ilgili faaliyetlerin yok denecek bir düzeyde oluşu,

 

 mesleki eğitim programlarının ihtiyaçların çok gerisinde kalması gibi

 

 hususlar sayılabilir.

 

  

 

  Körler Okullarında yürütülen eğitim programları içerisinde sanat

 

 derslerinin önemli bir yeri vardır. Bu derslerin amacı görme özürlü

 

 öğrencilere çeşitli mesleki beceriler kazandırarak onların topluma katkıda

 

 bulunan üretici bir insan olarak yetişmelerini sağlamaktır. Ancak bu

 

 derslerin hiç birine ait henüz herhangi bir eğitim programı bulunmamaktadır.

 

 Körler Okullarında çeşitli müzik dalları ve çeşitli elişleriyle ilgili sanat

 

 dersleri uygulanmaktadır. Ancak bu derslerin uygulanışında karşılaşılan en

 

 önemli sorunlardan biri de yetişmiş kadrolu öğretmen bulma sorunudur. Bu güne

 

 kadar sanat dersleri sık sık değişen geçici ücretli öğretmenler tarafından

 

 yürütülmektedir. Bu durum ise sanat derslerinden beklenen verimin

 

 alınabilmesini büyük ölçüde engellemektedir. Sanat dersleri için ihtiyaç

 

 duyulan malzemelerin temininde de büyük yetersizliklerle karşılaşıldığından

 

 zaman zaman eğitim sürdürülmesi kesintiye uğramaktadır. İhtiyaç duyulan

 

 araç-gereçler yeterli sayıda ve kalitede sağlanamadığı için eğitimden beklenen

 

 verim giderek düşmektedir. Örneğin; Çeşitli müzik dallarına ait sanat derslerinde

 

 kullanılan müzik aletleri yıllardan beri sayı ve kalite bakımından tamamen

 

 yetersiz düzeyde kalmıştır. Büyük güçlüklerle temin edilmiş olan müzik

 

 aletlerinin bir çoğu da ancak bazı öğretmenlerin özel çabasıyla bağış şeklinde

 

 bulunabilmiş aletlerdir. Oysa müzisyenlik mesleği görme özürlülerin en çok başarılı

 

 olduğu bir meslek dalıdır. Bu sayede kendi geçimlerini sağlayan çok sayıda

 

 görme özürlü müzisyen bulunmaktadır. Bu nedenle körler okullarının üst

 

 düzeyde görme özürlü müzisyenlerin yetişmesini sağlayacak program ve

 

 uygulamaların gerçekleştirilebileceği koşullara sahip olması gerekmektedir.

 

 Bu koşulların başında körler okulları için mesleğinde başarılı ve görme

 

 özürlülerle ilgili müzik eğitimini bilen öğretmenlerin görevlendirilmesi

 

 gerekli müzik eğitimi programlarının uygulanması ve ihtiyaca uygun sayıda ve

 

 kalitede müzik aletlerinin sağlanması gelmektedir.

 

  

 

  Diğer taraftan müzik eğitimi dışında uygulanmakta olan el işleriyle ilgili

 

 sanat derslerinde de yaşanan sorunlar bundan çok farklı değildir. Sanat

 

 derslerinde kullanılan araç-gereç ve eğitim materyallerinin yetersizliği nedeniyle

 

 bu derslerde bir grup öğrenci çalışırken diğer grup boş oturmaktadır. Ayrıca

 

 değişen yeni koşulları ve ihtiyaçlar dikkate alınarak görme özürlü öğrenciler

 

 için hangi mesleki eğitim dallarının daha yararlı olabileceğine ilişkin yeni

 

 bir inceleme ve araştırma ihtiyacı da bulunmaktadır. Körler okullarında şu

 

 anda uygulanmakta olan sanat dalları uzun yıllar önce o günün koşullarına,

 

 düşünce tarzına, ve ihtiyaçlarına göre tespit edilmiş konuları kapsamaktadır.

 

  

 

  ÖNERİLER

 

  

 

  1- Körler okullarında hangi sanat dallarının uygulanacağı ve bu dallarla

 

 ilgili eğitimin ne kadar süreyi kapsayacağı yeniden gözden geçirilmelidir.

 

  

 

  2- Uygulanan her mesleki eğitim dalının özelliklerine uygun ayrı ayrı

 

 eğitim programları ve yazılı eğitim materyalleri hazırlanmalı ve gerekli

 

 bütün araç-gereçler temin edilmelidir.

 

  

 

  3- Görme özürlülerin yaşamlarında yararlı olabilecek kısa ve uzun süreli

 

 mesleki beceri kursları düzenlenmelidir. Bu kurslar bir aydan bir ders yılına

 

 kadar değişen süreleri kapsayabilir. Mesleki beceri kurslarının düzenlenmesi

 

 sırasında hiç görmeyen ve az gören öğrencilerin durumlarına uygun seçimler

 

 yapılmalıdır. Örneğin, verilecek bu kurslar arasında bilgisayar operatörlüğü,

 

 büro hizmetleri, telefonculuk ve danışma hizmetleri, braille yazı eğitimi,

 

 braille matbaacılık, çeşitli örgü elişleri, montaj işleri, ağaç işleri,

 

 bahçecilik, anahtarcılık, bağımsız hareket (baston kullanma), çok sesli koro

 

 çalışmaları, masaj, film banyosu, piyano akortçuluğu, çeşitli tamir işleri,

 

 büro memurluğu, kilim dokumacılığı, tat bakıcılığı, şemsiye tamir ve

 

 montajcılığı, deri eşya montajcılığı, sandalye montajcılığı, ağaç mobilya

 

 cilacısı, bobinaj işçiliği, cam kenarı perdahlayıcısı, karton ve mukavva kutu

 

 yapımcılığı, naylon torba ve zarf imalatı, telsiz operatörlüğü, radyo

 

 televizyon ve diskolarda diskjokeylik ve sunuculuk, anons ve müracaat

 

 memurluğu, daktilo yazıcılığı, telefon abone ve hat kontrolcüsü, sözlü ve

 

 yazılı tercümanlık gibi konular sayılabilir.

 

  

 

  4- Her sanat dalıyla ilgili yetişmiş kadrolu branş öğretmenleri

 

 atanmalıdır.

 

  

 

  5- Görme özürlü öğrencilere iyi bir düzeyde mesleki eğitim vermek ve bu

 

 alanlarda daha kolay iş bulabilmelerini sağlamak amacıyla lise düzeyinde

 

 gerçek anlamda bir sanat okulu açılmalıdır.

 

  

 

  6- Mesleki eğitim programları ve uygulamaları yönünden bütün körler

 

 okulları arasında standart bir bütünlük ve iş birliği gerçekleştirilmelidir.

 

  

 

  MATEMATİK VE FEN BİLGİSİ EĞİTİMİ

 

  

 

  Görme özürlülerin eğitiminde yüksek bir başarı elde etmenin en önemli

 

 ilkelerinden biri de onların yetenekleri ve kapasiteleri konusunda yüksek

 

 bir beklentiye sahip olmaktır. Örneğin bir eğitimci görme özürlü bir

 

 öğrenciye herhangi bir konuyu öğretirken daha baştan itibaren bu öğrenci bu

 

 konuları anlayamaz diye işe başlarsa yüksek bir başarı elde etmesi mümkün

 

 değildir. Şu anda körler okullarında tespit edilen uygulamalara göre

 

 matematik öğretmenlerinin bir çoğu öğrenciler anlayamıyor diye matematik

 

 derslerinde zor problemleri atlayarak sürekli basite indirgenmiş problemler

 

 çözdürmeye çalışmaktadır. Bu durum öğretmenin tamamıyla özürlü öğrenciler

 

 hakkında yüksek bir beklentiye sahip olmamasından kaynaklanmaktadır.

 

  

 

  Körlerin matematikte başarılı olabilmeleri uygulanan öğretim yöntemlerine,

 

 kullanılan araç-gereçlere ve bu derslere giren öğretmenlerin tutumuna

 

 bağlıdır. Gerekli bütün eğitim materyalleri sağlandığı ve doğru eğitim

 

 metotları uygulandığı takdirde görme özürlü öğrencilerde matematik dalında

 

 gören öğrencilerle eşit düzeyde başarı gösterebilir. Şu anda bazı ülkelerde

 

 üniversitede başarılı bir şekilde ders veren görme özürlü matematik profesörü

 

 öğretmenler bulunmaktadır. Oysa ülkemizde henüz ilköğretim okullarında okuyan

 

 öğrencilere kendi okuyabilecekleri matematik ders kitabı bile

 

 sağlanamamıştır. Öğrencilerin okuyabileceği ders kitaplarının olmaması

 

 nedeniyle matematik derslerinin büyük bir bölümü ders notu yazarak

 

 harcanmaktadır. Bütün ders yılı boyunca öğretmenler derslerin büyük bir

 

 bölümünü uygulama yapmaktan çok öğrencilere yazılı not tutturarak geçirmek

 

 zorunda kalmaktadırlar. Halbuki görme özürlülerin eğitimiyle ilgili

 

 başarının temel ilkelerinden biri de mümkün olduğu kadar uygulamaya daha çok

 

 ağırlık vermektir.

 

  

 

  Bu konuda önemli sorunlardan bir diğeri de matematik eğitimiyle ilgili

 

 körler okullarında uygulanan metotlar ve kullanılan araçlardır. Tespit

 

 edilen uygulamalara göre öğrencilere matematik eğitimi tablet adı verilen

 

 yazı aracıyla verilmeye çalışılmaktadır. Halbuki bu araçla öğrencilere

 

 matematik konularını kavratmak mümkün değildir hiç bir ülkede de böyle bir

 

 yönteme başvurulmadığı görülmektedir. Çünkü tabletle yazı yazan öğrenci aynı

 

 anda yazdığı yazıyı kontrol edemez. Matematikte bir problemi çözerken sürekli

 

 olarak sayıları ve işlemleri görmek ve kontrol etmek gerekir. Bu derslerde

 

 kullanılmak üzere çeşitli özel araçlar bulunmaktadır. Körler okullarında

 

 geçmişte bu araçlar bol miktarda mevcuttu ve öğrenciler tarafından her derste

 

 kullanılıyordu. Bunlar arasında braille daktilolarını, matematik taşlarını,

 

 matematik kasalarını, abaküsleri, çeşitli geometri çizim araçlarını

 

 sayabiliriz. Bunun dışında bazı ülkelerde konuyla ilgili yeni özel araçların

 

 geliştirildiği de tespit edilmektedir.

 

  

 

  Matematik eğitiminde abaküsün de önemli bir yeri vardır. ancak şu anda

 

 körler okullarının bir çoğunda bu araç kullanılmamaktadır. Geçmiş yıllarda

 

 diğer matematik araçları yanında abaküs de kullanılırken şu anda okulların

 

 bir çoğunda bu aracın kullanılmasından vazgeçilmiş olmasını anlamak mümkün

 

 değildir. Oysa abaküs bir çok matematik işlemlerinin çözümünde oldukça hızlı

 

 ve pratik bir araçtır. Bu nedenle matematik derslerinde bütün körler

 

 okullarında yeniden abaküs eğitimine de bir an önce geçilmelidir.

 

  

 

  Geçmişte sürekli uygulanmış olup şu anda hemen hemen hiç başvurulmayan

 

 yöntemlerden biride geometri konularında şekillerin öğrencilere

 

 çizdirilmesidir. Geometrik şekillerin öğrenciler tarafından daha iyi

 

 kavranabilmesi ve el becerilerinin gelişebilmesi için mutlaka bu şekillerin

 

 bizzat öğrenciler tarafından özel araçlar kullanılarak çizilmesi gerekir.

 

 Geometrik şekillerin çizilmesi için yapılmış özel araçlar olmasına rağmen

 

 derslerde bu araçların yeterince kullanılmadığı görülmekte, dolayısıyla

 

 öğrencilerde şekil kavrama becerisi yeterince gelişmemektedir. Öğrencilere

 

 şekillerle ilgili kavramların verilebilmesi için iki yöntem uygulanır.

 

  

 

  1) Bu şekillerin kağıt üzerine öğrenciler tarafından çizilmesini sağlamak

 

  

 

  2) Bazı şekilleri gösteren maketler kullanmak

 

  

 

  Görme özürlülerin eğitiminde Fen bilgisi derslerinin de önemli bir yeri

 

 vardır. Ancak Matematik derslerinde karşılaşılan sorunların aynısı Fen

 

 bilgisi derslerinde de görülmektedir. Bu derslerde de konuların işlenmesi

 

 sırasında deneylere ve uygulamalara ağırlık verilmesi, şekillerin mümkün

 

 olduğu kadar öğrenciler tarafından çizilmesinin sağlanması gerektiği halde

 

 uygulamada bu hususlar yerine getirilmemektedir. Körler okullarında Fen

 

 bilgisi konularının gerektirdiği ihtiyaçlara uygun özel Fen laboratuarlarının

 

 oluşturulması ve öğretmenler tarafından konular işlenirken sık sık bu

 

 laboratuarlardan yararlanılması zorunludur. Örneğin, bu laboratuarlar da

 

 çeşitli hayvan ve bitki maketleri, kalp, böbrek, mide gibi iç organları ve

 

 insan iskeletini gösteren maketler, çeşitli deneyler için görme özürlü

 

 öğrencilere göre uyarlanmış özel araç-gereçler bulundurulmalıdır. Ancak

 

 körler okullarının bir çoğunda bu anlamda bir Fen laboratuarı

 

 bulunmamaktadır. Diğer taraftan Fen dersiyle ilgili yeni baskı ders

 

 kitaplarının körler okullarında bulunmayışı nedeniyle ders öğretmenleri

 

 bütün bilgileri tek tek öğrencilere yazdırmak zorunda kalmaktadırlar.

 

 Böylece ders yılı boyunca Matematik derslerinde olduğu gibi Fen bilgisi

 

 derslerinin yarıdan fazlası da öğrencilere ders notu yazdırarak

 

 harcanmaktadır. Bu derslere ait yeni baskı ders kitaplarının mutlaka bir an

 

 önce breyl kabartma yazıyla yazılıp okullara gönderilmesi gerekmektedir.

 

 Ülkemizde görme özürlülerinde Fen bilgisi ve Matematik dallarında gören

 

 öğrenciler kadar başarılı olabileceğine inanmak ve buna bağlı olarak da

 

 onların başarılı olmalarını sağlayacak yeterli olanakları hazırlamak ve

 

 sunmak gerekmektedir.

 

  

 

  ÖNERİLER

 

  

 

  1- Körler okullarında görevli ders öğretmenleri görme özürlü öğrencilere

 

 Fen bilgisi ve matematik derslerinin nasıl verileceği konusunda özel olarak

 

 yetiştirilmelidir.

 

  

 

  2- Matematik eğitimi için breyl daktilo, matematik taşları ve kasası,

 

 abaküs, geometri çizim araçları ve yurt dışında geliştirilmiş diğer özel

 

 araçlar yeterli sayıda ve kalitede temin edilmelidir.

 

  

 

  3- Bütün körler okullarında Matematik derslerinde kullanılmak üzere abaküs

 

 eğitimine de ağırlık verilmelidir.

 

  

 

  4- Gerek Matematik gerekse Fen bilgisi derslerinde not yazdırmaktan çok

 

 uygulamaya ağırlık verilmeli, şekillerin öğrenciler tarafından çizilmesi

 

 deneylerin laboratuarlarda yapılması, çeşitli objelerle ilgili maketlerin

 

 temin edilmesi gerçekleştirilmelidir.

 

  

 

  5- Bütün okullarda ihtiyaca uygun Fen laboratuarları oluşturulmalıdır.

 

  

 

  6- Şu anda bazı sınıflar için hiç bulunmayan Matematik ders kitabı bir an

 

 önce yazılmalı, eski baskı olması nedeniyle öğretmenler tarafından

 

 kullanılmayan Fen bilgisi ders kitabı ise bir an önce yenilenerek temin

 

 

  

 

  7- Derslerde not yazdırmaktan çok uygulamaya ağırlık verilerek konuların

 

 daha iyi kavratılabilmesi için öğrencilerin dokunma ve işitme duyularına

 

 yönelik yöntemler kullanılmalıdır.

 

  

 

  YAZI ARAÇLARI

 

  

 

  Görme özürlülerin eğitiminde breyl yazının önemli bir yeri vardır. Breyl

 

 yazı iki değişik araçla yazılabilir: 1- Tablet 2- Braille daktilo. Son

 

 yıllarda bunlara ilaveten bilgisayar da kullanılmaktadır. Ancak burada

 

 özellikle tablet ve daktilo üzerinde durmak gerekiyor. Çünkü bilgisayar

 

 henüz körler okullarına girmemiştir. Tablet adı verilen araçla yazı yazmak

 

 daktiloya göre çok daha yavaştır ve daha yorucudur. Örneğin; tablet uzun

 

 süreli yazı yazmayı gerektiren durumlarda parmakları ve bilekleri çok fazla

 

 yormaktadır. Bu nedenle uzun metinlerin yazılmasında daktilonun kullanılması

 

 hem daha hızlı yazmayı sağlamakta hem de daha az yorucu olmaktadır. Her iki

 

 yazı aracıda görme özürlüler için gerekli ve yayarlı araçlardır. Önemli olan

 

 hangi ortamlarda hangi aracın ihtiyaca uygun olduğudur.

 

  

 

  Şu anda hemen hemen bütün ülkelerde eğitim gören görme özürlü öğrenciler

 

 uzun yıllardan beri yazı yazmak için derslerin işlenmesi sırasında tablet

 

 yerine breyl daktilo kullanmaktadırlar. Tablet ise daha çok kısa yazılı

 

 notların alınması durumlarında yada fazla gürültü olmaması gereken ortamlarda

 

 kullanılmaktadır. Tablet adı verilen yazı aracını kullanarak bir saatte

 

 yazılan bir yazı daktilo ile 15 dakikada yazılabilmektedir. Diğer ülkelerde

 

 körler okullarında derslerde kullanmak üzere her öğrenciye birer breyl

 

 daktilo verilebildiği halde ülkemizde ancak her sınıfa bir daktilo

 

 verilmektedir. Bunun nedeni bazı okullarda yeterli sayıda daktilonun

 

 bulunmayışı, bazı okullarda ise her öğrenciye birer daktilo verilmesi

 

 gerektiğine inanılmamasıdır. Derslerde uzun süre tabletle yazı yazmak,

 

 öğrenciler için hem çok yorucu hem de uzun zaman alan bir iştir. Bu nedenle

 

 ülkemizde de derslerde yazı yazmak üzere tabletin yanı sıra her öğrenciye

 

 birer breyl daktilo verilmesi sağlanmalıdır. Tabletle bir saatte yazılan bir

 

 yazı daktiloyla 15 dakikaya ineceği için bütün ders yılı boyunca eğitimde

 

 önemli bir zaman tasarrufu sağlanacaktır. Eskiden yazı yazmak için harcanan

 

 zaman bundan sonra konuların daha çok uygulamalı olarak işlenmesine harcanmış

 

 ve eğitimin daha verimli bir sonuca ulaşmasına da büyük bir katkı sağlanmış

 

 olacaktır. Zaten başta fen bilgisi ve matematik olmak üzere bazı derslerde

 

 tablet kullanılması kesinlikle doğru değildir. Bazı okullarda Matematik ve

 

 Fen bilgisi derslerinde öğrencilerin daktilo kullanabilmesi için oluşturulan

 

 bir oda ise ihtiyaca cevap verebilecek bir uygulama değildir. Çünkü; daktilo

 

 öğrenciye her ders için ve günün her saatinde gerekli olan bir araçtır. Bir

 

 odada bulunan 5-10 daktilodan bütün öğrencilerin istediği derste veya

 

 istediği saatte yararlanabilmesi mümkün değildir. Ayrıca böylesi bir uygulama

 

 daktiloların sık sık bozulmasına da yol açmaktadır. Konuyla ilgili önemli

 

 sorunlardan biride öğrencilerin ihtiyaç duyduğu sayıda ve zamanda yazı

 

 yazmak için gerekli kağıtları bulamaması sorunudur. Bazı okullarda

 

 öğrencilere ancak haftada onar tane kağıt verilmektedir. Buna gerekçe olarak

 

 kimi öğrencilerin kağıtların hepsini kullanmayarak biriktirmesi

 

 gösterilmektedir.

 

  

 

  ÖNERİLER

 

  

 

  1) Gerek körler okullarında gerekse normal okullarda okuyan görme özürlü

 

 her öğrenciye bir adet breyl kabartma daktilo verilmesi sağlanmalıdır.

 

  

 

  2) Bütün öğrencilere hem tablet hem de daktilo kullanma eğitimi

 

 

  

 

  3) Uzun yazı yazmayı gerektiren bütün derslerde öğrencilerin bu yazıları

 

 daktilo ile yazması sağlanmalıdır.

 

  

 

  4) Öğrencilerin kağıt ihtiyaçlarını daha kolay ve daha çok sayıda

 

 karşılayabilecekleri bir sistem oluşturulmalıdır.

 

  

 

  5) Okullarda kullanılan daktiloların ve tabletlerin standart iyi bir

 

 kalitede olması sağlanmalıdır. Dış ülkelerde kullanılan en yaygın breyl

 

 daktilo modeli "Perkins Braille" modelidir.

 

  

 

  BİLGİSAYAR EĞİTİMİ

 

  

 

  Son yıllar içerisinde dünyada gerçekleşen bilgisayar teknolojisindeki

 

 gelişmeler diğer insanlarla birlikte görme özürlülere de geniş olanaklar

 

 sağlamaktadır. Ancak görme özürlü bir insanın bu olanaklardan

 

 yararlanabilmesi için öncelikle bilgisayar eğitimi alması gerekir. Okullarda

 

 bilgisayar kullanımını ve bilgisayar programcılığını öğretmek amacıyla

 

 konuyla ilgili dersler olmalıdır. Şu anda diğer ülkelerin hemen hepsinde

 

 okullarda görme özürlü öğrencilere bilgisayar eğitimi verildiği halde

 

 ülkemizde henüz bu alanda herhangi bir adım atılmamış olması gerçekten

 

 üzüntü verici bir durumdur. Oysa bilgisayar eğitimi alan görme özürlü bir

 

 kişi günlük yaşamında ve işyerinde bundan büyük ölçüde yararlanma olanağı

 

 bulmaktadır. Uzun yıllardan beri dış ülkelerde görme özürlü öğrenciler için

 

 uygulanan bilgisayar eğitiminin ülkemizde de bir an önce başlatılması

 

 gerekmektedir. Bu güne kadar böyle bir eğitimin başlatılmamış olmasının hiç

 

 bir haklı gerekçesi bulunmamaktadır. Bilgisayarın diğer insanlara sağladığı

 

 avantajlardan görme özürlülerin daha fazla yoksun bırakılması hiç bir

 

 gerekçeyle haklı gösterilemez. Görme özürlü bir kişi bilgisayar kullanma

 

 eğitimi aldığı takdirde gerek eğitim sürecinde gerekse mesleki yaşamında çok

 

 geniş olanaklara sahip olacaktır. Ülkemizde görme özürlülerin yapabileceği

 

 iş dallarından biride bilgisayarcılık olmalıdır. Bunun gerçekleşebilmesi ise

 

 eğitimle mümkündür. Bilgisayar operatörlüğü veya programcılığı konusunda

 

 alacakları eğitim sayesinde onlara yeni iş olanakları sağlanacaktır. Gerek

 

 ulusal gerekse uluslararası bilgi ve haber kaynaklarına kolayca ulaşarak

 

 kendilerini eğitsel ve kültürel yönlerden geliştirme olanağı veren bilgisayar

 

 eğitiminin görme özürlüler için önemi bir an önce kavranarak bunun

 

 gerektirdiği adımlar atılmalıdır. Şu anda dış ülkelerde ki görme özürlüler

 

 aldıkları eğitim sayesinde bilgisayarın sağladığı olanaklardan en geniş

 

 ölçüde yararlanabilmektedirler. Çok sayıda görme özürlü bilgisayar operatörü

 

 ve programcısı olarak iş bulabilmektedir. Görme özürlülerin en önemli

 

 sorunlarından biri günlük yaşamlarında ve mesleki çalışmalarında başkalarına

 

 bağımlı olmaktan kurtulma sorunudur. İşte bilgisayar bu sorunun çözümüne son

 

 derece önemli katkısı olan araçların başında gelmektedir.

 

  

 

  Gerek körler okullarında gerekse normal okullarda okuyan görme özürlü

 

 öğrencilerin bilgisayar kullanma eğitimi almalarını sağlayacak koşullar

 

 oluşturularak konuyla ilgili uygulamalar vakit geçirilmeden başlatılmalıdır.

 

 Karşı karşıya bulunduğumuz yetersizlik ne parasızlık nede bilgisizliktir.

 

 Sadece duyarsızlık ve ihmaldir.

 

  

 

  ÖNERİLER

 

  

 

  1- Körler okullarında bilgisayarla ilgili çeşitli eğitim dallarını

 

 kapsayan dersler ve kurslar başlatılmalıdır.

 

  

 

  2- Yurt dışında gerekli inceleme ve araştırmalar yapılarak görme özürlüler

 

 için geliştirilmiş özel bilgisayarlar tespit edilmeli ve ülkemizde de

 

 kullanılması amacıyla bu araçların temini için çalışılmalıdır.

 

  

 

  3- Görme özürlüler için geliştirilmiş ekran okuyucu bilgisayar konuşma

 

 programı ve eğitim metotları hakkında gerekli inceleme ve araştırmalar

 

 yapılarak ülkemizde yapılacak uygulamalar da örnek alınmalıdır.

 

  

 

  4- Bilgisayar alanındaki uzmanlarla işbirliği yapılarak ülkemizdeki görme

 

 özürlülerin ihtiyaç duyduğu yeterli düzeyde Türkçe konuşma programı

 

 geliştirilmelidir.

 

  

 

  5- Görme özürlülere eğitim verebilecek bilgisayar eğitimcilerinin

 

 yetiştirilmesi sağlanmalıdır.

 

  

 

  BAĞIMSIZ HAREKET VE BASTON KULLANMA EĞİTİMİ

 

  

 

  Bağımsız hareket eğitimi görme özürlü bir kişinin çeşitli ortamlarda

 

 baston kullanarak veya bastonsuz şekilde nasıl hareket edeceğine ilişkin

 

 hususları kapsayan bir eğitimdir. Yani, görme özürlü bir kişinin bir çok

 

 şeyi başkalarına bağlı olmadan kendi başına yapabilmesi demektir. Bu nedenle

 

 özellikle beyaz baston, görme özürlü kişi için bağımsızlığın ve özgürlüğün

 

 sembolüdür. Çünkü görme özürlü bir kişi baston kullanmayı benimsediği ve onu

 

 nasıl kullanılacağını öğrendiği andan itibaren bağımsızlığa ilk adımını

 

 atmış sayılır ve yaşamının büyük bir bölümünü de başkalarına bağımlılıktan

 

 kurtulmuş olarak sürdürür. Bu nedenle gerek körler okullarında ve gerekse

 

 okul öncesi yaşlarda görme özürlü bir çocuğa bağımsız hareket ve baston

 

 kullanma eğitiminin verilmesi son derece önemlidir. Şu anda körler

 

 okullarının bir çoğunda böyle bir eğitimi tam anlamıyla verebilecek yetişmiş

 

 öğretmenler bulunmadığı için görme özürlü öğrenciler erken yaşlardan itibaren

 

 baston kullanma alışkanlığı kazanamamaktadırlar. Görme özürlü bir kişinin

 

 bastonlu veya bastonsuz olarak çeşitli ortamlarda nasıl hareket edeceğine

 

 ilişkin konuları bilen eğitimcilerin yetiştirilerek körler okullarında

 

 görevlendirilmesi görme özürlülerin eğitiminde önemli bir hizmet

 

 sayılacaktır. Ayrıca ilköğretim düzeyindeki normal okullarda okuyan görme

 

 özürlü çocuklar içinde bağımsız hareket ve baston kullanma eğitiminin

 

 verilmesi için özel kurslar düzenlenmelidir. Bu eğitim sayesinde daha çok

 

 sayıda görme özürlü çocuk seslerden yaralanarak yön tayin etme, işaretlerden

 

 yaralanarak gideceği yere ulaşma, bina içinde bina dışında sokak ve

 

 caddelerde kendisini kazalardan korumak için nasıl hareket etmesi gerektiğine

 

 ilişkin beceriler kazanarak başkalarına bağımlı olmaktan önemli ölçüde

 

 kurtulacaklardır. Şu anda körler okullarında bağımsız hareket eğitimine

 

 yeterli ağırlığın verildiği söylenemez. Örneğin, henüz körler okullarındaki

 

 bütün öğrencilerin hepsinin kendisine ait birer bastonu bile bulunmamaktadır.

 

 Orta okullarda beden eğitimi derslerinin ismi beden eğitimi ve bağımsız

 

 hareket şeklinde değiştirildiği halde uygulamada bunun gereği çoğu zaman

 

 yerine getirilmemektedir. Bağımsız hareket eğitiminin mümkün olduğu kadar

 

 erken yaşlarda başlaması bu eğitimden beklenen başarının gerçekleşmesini

 

 sağlayacaktır. Bu nedenle özellikle ilkokullarda bağımsız hareket ve baston

 

 kullanma eğitiminin daha da ciddiye alınarak uygulanması gerekmektedir.

 

 Çünkü erken yaşlarda baston kullanmayı benimsemeyen görme özürlü bir çocuk

 

 daha sonraki yaşlarda da uzun yıllar baston kullanmaya alışamamaktadır.

 

  

 

  Bağımsız hareket eğitimiyle birlikte oriyantasyon çevreye uyum eğitiminin

 

 verilmesi de gerekir. Görme özürlü bir çocuğun bulunduğu yeni ortamlara uyum

 

 sağlamasını amaçlayan oriyantasyon eğitimi konusunda da okullarda yeterli

 

 eğitim programları ve uygulamalar bulunmamaktadır. Özellikle ilköğretim

 

 çağında veya sonrasında görme özürlü olan bir çocuk çevreye uyum konusunda

 

 ciddi sorunlarla karşılaşmaktadır. Çocuğun bu sorunları aşabilmesinin en

 

 önemli yolu ona sunulacak eğitim tarzıdır. İşte bu gibi çocuklar için

 

 oriyantasyon eğitiminin önemi büyüktür.

 

  

 

  ÖNERİLER

 

  

 

  1- Bağımsız hareket, baston kullanma ve oriyantasyon konusunda okulların

 

 ihtiyacı olan eğitimcilerin yetiştirilmesi sağlanmalıdır.

 

  

 

  2- Konuyla ilgili yeni eğitim programları hazırlanarak uygulanmalı ve

 

 uygulamalar ısrarla denetlenmelidir.

 

  

 

  3- Okul öncesi yaşlardan ve okullarda birinci sınıflardan itibaren

 

 öğrencilere baston kullanma eğitimi verilmeye başlanmalıdır. Tıpkı her

 

 öğrencinin kendine ait bir kalemi olduğu gibi kendine ait birer bastonu

 

 da olması sağlanmalıdır.

 

  

 

  4- Bağımsız hareket eğitimi sadece okul binası içinde veya okul bahçesinde

 

 yapılan uygulamalarla sağlanamayacağından uygulamaların okul sınırları

 

 dışında da yapılması gerekmektedir.

 

  

 

  5- Öğrencilere okul dışına çıkma izini verilirken yanlarında mutlaka

 

 baston bulundurmaları istenmelidir.

 

  

 

  SPOR ETKİNLİKLERİ

 

  

 

  Görme özürlü çocukların sağlıklı bir ruh ve beden yapısına sahip

 

 olmalarında çeşitli spor etkinliklerine aktif olarak katılmalarının önemli

 

 bir rolü vardır. Spor, görme özürlü bir çocuğun kendine güven duygusunu ve

 

 önüne çıkan zorlukların üstesinden gelme becerisini geliştiren bir

 

 etkinliktir. Ve onun çeşitli sosyal gruplara daha aktif olarak katılımını

 

 sağlar. Ancak bugün ülkemizde görme özürlü çocukların hangi tür spor

 

 dallarında hangi yöntemlerle başarılı olabileceklerini gösteren yeterli

 

 araştırmalar ve bunlara ilişkin eğitim programları, yazılı eğitim

 

 materyalleri ve uygulamalar bulunmamaktadır. Körler okullarının bir çoğunda

 

 spor eğitimi ve etkinlikleri için özel olarak düzenlenmiş ortamların

 

 bulunmaması nedeniyle gerek beden eğitimi derslerinde gerekse ders dışı

 

 zamanlarda öğrencilerin yeteri kadar sportif faaliyetlere yönlendirilmeleri

 

 mümkün olamamaktadır. Öğrenciler sadece az sayıda birkaç spor dalındaki

 

 etkinlik gösterebilmektedirler. Oysa görme özürlülerin daha çok sayıdaki

 

 spor dallarında başarılı olabilecekleri yurt dışındaki uygulamalardan da

 

 anlaşılmaktadır. Örneğin, güreş, judo, tekvando, bowling, yüzme, uzun atlama,

 

 jimnastik, cirit atma, halter, futbol gibi daha birçok spor dalında da

 

 faaliyet göstermeleri mümkündür.

 

  

 

  Ülkemizde görme özürlüler arasında satranç oyunun diğer ülkelerdeki kadar

 

 yaygın olmadığı görülmektedir. Bunun nedeni ise körler okullarında öğrenciler

 

 arasında satranç eğitimine ve yarışmalara yeterli ağırlığın verilmemesidir.

 

 Halbuki satranç oyununun her insan için önemli bir zihin jimnastiği olduğu

 

 bilinmektedir. Bu oyun sayesinde bir insanın aynı anda çeşitli seçenekleri

 

 düşünme ve daha doğru ve daha dikkatli karar verme becerisi gelişmektedir.

 

 Öğrencilerin ders dışı zamanlarda düzenlenecek çeşitli satranç kurslarına ve

 

 yarışmalarına katılmaları onların zihinsel ve sosyal gelişimlerine de katkısı

 

 büyük olacaktır.

 

  

 

  ÖNERİLER

 

  

 

  1- Gerek okul içi ve gerekse okullar arası çeşitli spor yarışmalarına

 

 ağırlık verilmelidir.

 

  

 

  2- Çeşitli spor dallarına ilişkin eğitici kurslar açılmalıdır.

 

  

 

  3- Bu kursları verebilecek eğitimciler yetiştirilerek görevlendirilmelidir.

 

  

 

  4- Okul bünyesinde öğrencilerin faaliyet gösterecekleri spor dallarına

 

 uygun yeterli alanlar ayrılmalı gerekli düzenlemeler yapılarak ihtiyaç

 

 duyulan bütün spor malzemeleri yeterli sayıda ve kalitede sağlanmalıdır.

 

  

 

  5- Yürütülecek spor etkinlikleriyle ilgili gerekli eğitim programları ve

 

 yazılı eğitim materyalleri hazırlanmalıdır.

 

  

 

  6- Bir zihin sporu olan satranç oyunu görme özürlü öğrenciler arasında

 

 yaygınlaştırılarak teşvik edilmeli ve bu konuda ihtiyaç duyulan yeterli

 

 sayıda özel yapılmış satranç takımları temin edilerek isteyen her öğrencinin

 

 sahip olması sağlanmalıdır.

 

  

 

  ÖĞRETMEN YETİŞTİRME

 

  

 

  Körler Okullarında görevli öğretmenlerin özel eğitim konusunda yeterli

 

 başarıyı gösterebilmeleri için gerek bu göreve atanmadan önce gerekse

 

 atandıktan sonra bazı özel bilgi ve becerilere sahip olarak yetişmeleri

 

 gerekir. Ancak büyük ölçüde bu koşulların yerine getirilemediği

 

 görülmektedir. Körler okullarında görev yapacak olan öğretmenlerin öncelikle

 

 bilmesi gereken en önemli şey kabartma breyl yazıdır. Yani, her öğretmen

 

 öğrencilerin yazılı sınav ve ödev kağıtlarını bizzat kendisi okuyabilmelidir.

 

 Ancak körler okullarındaki yaşanan durumun böyle olmadığı bilinmektedir.

 

 Öğrencilerin yazılı sınav ve ödev kağıtlarını başkalarına okutan öğretmenler

 

 sağlıklı bir değerlendirme yapamamakta ve onların noksanlıklarını

 

 görememektedirler. Görme özürlü bir çocuğun iyi bir okuma yazma becerisine

 

 sahip olabilmesi doğrudan doğruya ona bu yazıyı öğretecek olan öğretmene

 

 bağlıdır. Yazıyı tam olarak iyi bilmeyen öğretmenler öğrencilere yeteri kadar

 

 faydalı olamazlar. Bunun sonucu, altıncı sınıfa başlayan bazı öğrencilerin

 

 bile hâla doğru dürüst okuyup yazamadıkları görülmektedir.

 

  

 

  Hizmet içi eğitim kurslarından breyl yazıyı bildiğine dair sertifika almış

 

 olan öğretmenlerin büyük çoğunluğunun aslında hâla bu yazıyı öğrenemedikleri

 

 görülmekte, öğrencilerin ödev ve sınav kağıtlarını başkalarına okutmaya devam

 

 ettikleri bilinmektedir. Bir çok öğretmenin kabartma breyl yazıdaki müzik,

 

 fen ve matematik işaretlerini de tam olarak bilmedikleri için bu derslerin

 

 işlenmesinde de sorunlarla karşılaşılmaktadır. Körler okuluna atanacak

 

 öğretmenlerin göreve başlamadan veya başladıktan sonraki kısa süre içinde

 

 breyl yazısını ve kendi branşıyla ilgili özel breyl işaretlerini öğrenmeleri

 

 gerekmektedir. Göreve başlayan öğretmenle için düzenlenen hizmet içi eğitim

 

 kurslarıyla ilgili programlar ve bu kursların süreleri yeniden gözden

 

 geçirilerek ihtiyaca uygun hale getirilmelidir. Özellikle Türkçe, matematik,

 

 fen ve müzik derslerine giren öğretmenlerin kendi branşlarıyla ilgili breyl

 

 işaretlerini öğrenmelerini sağlayacak kurslara daha fazla ağırlık

 

 verilmelidir. Breyl yazıyı iyi bir şekilde okuyup yazabilecek ve öğrencilere

 

 öğretebilecek düzeyde yazıyı bilen öğretmenlerin sayısını arttırmak için

 

 farklı bir politikası uygulanmalıdır. Örneğin, yabancı dilde olduğu gibi

 

 braille yazıda da seviye tespit sınavı yapılarak bu sınavda başarılı olan

 

 öğretmenlere teşvik edici düzeyde farklı bir ücret ödenebilir.

 

  

 

  Öğretmen yetiştirme programlarında ve hizmet içi eğitim kurslarında her

 

 öğretmenin kendi branşıyla ilgili konuları görme özürlü öğrencilere nasıl

 

 öğreteceğine ilişkin eğitim metotlarının da yer alması gerekir. Körler

 

 okullarında göreve yeni başlayan öğretmenler belli bir süre deneme yanılma

 

 yöntemiyle tecrübe kazanmaktadırlar. Ancak bu zamana kadar çeşitli sorunlarla

 

 karşılaştıkları görülmektedir. Örneğin; müzik, beden eğitimi, yabancı dil,

 

 fen bilgisi, matematik, Türkçe gibi derslerin işlenişi ile ilgili özel eğitim

 

 metotlarını bilmek gerekir. Bu metotları bilmeden derslere giren öğretmenler

 

 tecrübe kazanıncaya kadar istenen düzeyde verimli olamamaktadırlar. Önemli

 

 sorunlardan biride ilköğretim ve orta öğretim düzeyindeki normal okullarda

 

 okuyan öğrencilerin yaşadığı özel eğitim metotlarını bilen öğretmenlerin

 

 olmayışı sorunudur. Bu sorunun çözümü içinde görme özürlülerin eğitsel

 

 ihtiyaçlarını bilen ve onlara rehberlik edebilecek özellikte yetiştirilmiş

 

 gezici öğretmenlerin görevlendirilmesi gerekmektedir.

 

  

 

  ÖNERİLER

 

  

 

  1- Körler okuluna atanacak öğretmenlerin göreve başlamadan önce özellikle

 

 braille yazı ve kendi branşıyla ilgili braille işaretleri ve eğitim metotları

 

 konusunda yetiştirilmesi gerekir.

 

  

 

  2- Bir öğretmen için braille yazısını bilmek sadece kısaltmasız yazılmış

 

 bir yazıyı okumak değildir. Gerek kısaltmasız yazıyı gerekse kısaltmalı

 

 yazıyı kolaylıkla okuyup yazma becerisine sahip olmak gerekir.

 

  

 

  3- Braille yazısını öğrencilere faydalı olabilecek düzeyde öğrenemeyen

 

 öğretmenleri caydırıcı bunu öğrenen öğretmenleri ödüllendirici tedbirler

 

 alınmalıdır.

 

  

 

  4- Hizmet içi eğitim kursları sonucu yapılan sertifika sınavlarında

 

 uygulanmak üzere sağlıklı değerlendirme yapılmasını sağlayacak standart

 

 test geliştirilmelidir.

 

  

 

  5- Hizmet içi eğitim kurslarında uygulanan eğitim programlarının olumlu

 

 sonuç vermesini sağlayacak inceleme ve araştırmalar yapılmalıdır. Bu

 

 kurslarda konuyla ilgili iyi yetişmiş eğitimciler görevlendirilmelidir.

 

  

 

  6- Görme özürlülerle ilgili eğitim alanı için öğretmen yetiştirme

 

 programları uygulayan üniversitelerle gerekli işbirliği sağlanarak ortak

 

 çalışmalar yapılmalıdır.

 

  

 

  BRAİLLE VE SESLİ KİTAPLAR

 

  

 

  Braille yazı körlerin dünyaya açılan en önemli penceresi, geleceğini

 

 aydınlatan ışığı ve onları bilgisizlikten ve cehaletten kurtaran bir

 

 

  

 

  1830'larda görme özürlü bir Fransız olan Louise Braille'in buluşu sayesinde

 

 bütün körlerin daha iyi eğitim olanaklarına kavuşması gerçekleşmiştir. İlk

 

 braille matbaa 1861 yılında İngiltere'de kurulmuştur. Türkiye'de ilk braille

 

 matbaanın kuruluşu ise 1950'lerde sağlanmıştır. Ancak kuruluşundan bugüne

 

 kadar bu matbaada sadece ilkokul ve ortaokul ders kitapları basılmıştır.

 

 Bunun sonucu görme özürlülerin gerçek kitap ihtiyacı hiç bir zaman istenen

 

 düzeyde karşılanamamıştır. Yani bugün bile bazı derslere ait ders

 

 kitaplarının bulunmadığı, bazılarının ise eski baskı kitaplar olduğu

 

 bilinmektedir. Şu anda körler okullarında bulunan kütüphanelerde son derece

 

 az sayıda braille kitap bulunmaktadır. Bunların tamamı ise tek nüsha olup

 

 yıpranması veya kaybolması halinde yenisinin yerine konulması imkansızdır.

 

 Zaten bu kitapların çoğu uzun yıllar önce yazılmış olduğu için artık

 

 yıpranmaya ve yazıları giderek silinmeye başlamıştır. Bu nedenle öğrencilere

 

 okuma sevgisi kazandırmak için okul kütüphanelerinin önemli bir katkısı

 

 olamamaktadır. Bilindiği gibi okuma sevgisi sadece ders kitaplarıyla

 

 sağlanamaz. Gören öğrencilerin sahip olduğu kitap okuma olanaklarının binde

 

 birine dahi kör öğrenciler sahip değildir. Körler okullarındaki

 

 kütüphanelerde bulundurulan mürekkep yazılı kitapların sayısıyla övünmek

 

 doğru değildir. Çünkü kör öğrencilerin gerçek ihtiyacı braille yazıyla

 

 yazılmış kitaplardır.

 

  

 

  Öğrencilerin kitap ihtiyacının karşılanması için uygulanan diğer bir yöntem

 

 de kitapların kasetlere okunmasıdır. Okul bünyesinde bu şekilde oluşturulacak

 

 konuşan kütüphaneler yoluyla öğrencilerin daha çok sayıda kitaplardan

 

 yararlanmaları sağlanabilir. Körler okullarında öğrencilerin gerek bizzat

 

 kütüphaneye gelerek gerekse kütüphaneden ödünç alacağı kasetleri kendi

 

 teyplerinde dinleyerek, okuma ihtiyacını karşılamasını sağlayacak uygun

 

 koşullar hazırlanmalıdır. Ancak bu konuda da okul kütüphanelerimiz yeterli

 

 olanaklara sahip değildir.

 

  

 

  Öğrencilerin kitap okuma alışkanlıklarının yeterli düzeyde karşılanabilmesi

 

 için şu koşuluların yerine getirilmesi gerekir:

 

  

 

  1- Eski bir kitap yazma yöntemi olan braille daktilo ile kitap yazma terk

 

 edilerek bu konuda bilgisayar kullanımına bir an önce geçilmelidir.

 

  

 

  2- Körler okullarındaki her kütüphaneye çeşitli braille materyaller ve

 

 kitaplar yazmak ve çoğaltmak için birer bilgisayar ve braille printer

 

 alınmalıdır. Bu sayede bütün yazılı materyaller daha hızlı ve daha çok

 

 sayıda sağlanacaktır.

 

  

 

  3- Kütüphanelerde çalışmak üzere yeterli sayıda ihtiyaca uygun, yeterli

 

 sayıda personel görevlendirilmelidir.

 

  

 

  4- Her okul bünyesinde sesli kütüphanelerin ihtiyacı olan iyi kalitede ve

 

 yeterli sayıda cihazlarla donatılmış bir kitap kayıt stüdyosu kurulmalıdır.

 

  

 

  5- Bu kütüphaneler için kısa sürede çok sayıda kaset çoğaltabilen cihazlar

 

 ve yeterli sayıda kasetler temin edilmelidir.

 

  

 

  BRAİLLE YAZIYLA İLGİLİ KISALTMA SİSTEMİ

 

  

 

  Braille yazının okunup yazılması mürekkep yazıya göre daha yavaştır. Bir

 

 kelimenin kağıt üzerinde kapladığı yer de mürekkep yazıdan çok daha fazladır.

 

 Dolayısıyla bu ve benzeri olumsuzlukları ortadan kaldırmak amacıyla belli

 

 kurallar çerçevesinde her dilin kendine ait bir braille kısaltma sistemi

 

 oluşturulmuştur. Bu sayede körlerin kısaltmasız bir yazıya göre daha hızlı

 

 okuma yazma olanağı sağlanmış ve daha az kağıt harcanmış olmaktadır.

 

  

 

  Kısaltma sistemi bir dilde çok sık kullanılan kelimelerin, hecelerin ve

 

 eklerin belli harflerle ve işaretlerle kısaltılması demektir. Örneğin Türkçe

 

 braille kısaltma sisteminde -d- harfi daha kelimesini -p- harfi para

 

 kelimesini ifade eder.

 

  

 

  Ülkemizde kısaltma sistemiyle ilgili ilk çalışmalar 1950'lerde başlamıştır.

 

 Bu çalışmalar sonucunda oluşturulan kısaltma sistemi 1991 yılına kadar

 

 uygulanmıştır. Bu uygulama dönemi içerisinde sistem üzerinde sıkıntı ve

 

 problem yaratacak büyük değişiklikler yapılmamıştır. Yapılan değişikliklerin

 

 sayısı da 3'ü 5'i geçmemektedir. Demek ki yaklaşık 40 yıl boyunca bütün

 

 kitaplar bu kısaltma sistemiyle yazılmış ve körler bu kısaltma sistemiyle

 

 eğitim görmüşlerdir.

 

  

 

  Bilindiği gibi akıcı bir düzeyde okuma yazma becerisi ancak uzun bir sürede

 

 kazanılabilen bir beceridir. Yani akıcı ve hızlı bir okuma yazma becerisi

 

 kazanabilmesi için herhangi bir körün, sadece harfleri ve kısaltmaları ezbere

 

 bilmesi yetmez. Şu harf neydi?, Şu kısaltma neydi? diye düşünerek hiç kimse

 

 akıcı bir şekilde okuyup yazamaz. Böyle bir okuyup yazma aynı zamanda son

 

 derece yorucu ve sıkıcı bir iş haline gelir. Özetle burada belirtmek

 

 istediğim husus, kör bir insan, eğitim görmüş olduğu eski kısaltma sistemiyle

 

 hızlı ve akıcı okuma yazma becerisine ne kadar bir süre içinde ulaşmışsa yeni

 

 kısaltma sistemiyle de yaklaşık o kadar sürede ulaşabilir. Çünkü uzun

 

 yıllardan beri alışılmış bir kısaltma sisteminde çok sayıda ve köklü

 

 değişiklikler yapılması ciddi problemler yaratmaktadır. Eskiden yetişmiş olan

 

 körlerin böyle bir yeni sisteme uyum sağlaması kolay değildir.

 

  

 

  Bundan önce kullanılan Türkçe braille kısaltma sistemiyle ilgili bazı

 

 şikayetler üzerine bu şikayetlerin incelenerek ortadan kaldırılması için

 

 1987 yılında Özel Eğitim Daire Başkanlığı tarafından bir braille komisyonu

 

 oluşturuldu. Komisyonun ilk baştaki çalışmaları sırasında izlenen yönteme

 

 göre eski kısaltma sistemi konusunda ilgili kişi kurum ve kuruluşların

 

 görüşlerine ve düşüncelerine başvurularak onlardan şikayet ve önerileri

 

 içeren raporlar istenmişti. Ancak braille kısaltma sistemi üzerinde yapılan

 

 yeni değişiklikler eski problemleri ortadan kaldırmak yerine, bunlara ilave

 

 yeni problemler yaratarak işi büsbütün karmaşık hale getirmiştir. Çünkü yeni

 

 kısaltma sisteminde eskisinde bulunmayan çok sayıda kısaltmalar yer almıştır.

 

 Halbuki bunların birçoğunun bulunmaması halinde önemli bir problem

 

 yaratmayacaktı. Örneğin, eski kısaltma sisteminde olumsuzluk eki olan -ma,

 

 -me hecelerinin hatalı kullanmalara yol açmasını önlemek için sadece bunları

 

 uygulamadan kaldırmak yeterli olabilirdi. Oysa yeni kısaltma sisteminde iptal

 

 edilen kısaltmanın yerine bir başka kısaltma konmuştur. Aslında buna hiç

 

 gerek yoktu. Diğer bir örnek ise; -b- harfi eski kısaltma sisteminde ben

 

 yerine geçiyordu. Yeni kısaltma sisteminde büyük kelimesini kısaltmak için

 

 kullanılıyor. Yine böyle bir değişikliği de gerek yoktu. Çünkü bütün dillerin

 

 hepsinde ben, sen, biz, siz vb. gibi kelimeler en çok kullanılan kelimeler

 

 olduğu için, bu kelimeler iki harften bile oluşsa kısaltılırlar. Sırf büyük

 

 kelimesi beş harften oluştuğu için böyle bir değişiklik düşünülmüşse bu doğru

 

 değildir. Yeni kısaltma sisteminde bu gibi örnekler, çok sayıda

 

 bulunmaktadır. Oysa alışılmış bir kısaltma sisteminde yapılan her değişiklik

 

 yeni bir okuma yazma zorluğu demektir. Elbette eski kısaltma sistemi üzerinde

 

 eleştirilecek yönler bulunabilir. Ancak bir yanlışı diğer bir yanlışla

 

 düzeltmeye kalkmak sorunu daha da karmaşık hale getirmek demektir. Dünyada

 

 hakkında hiçbir şikayet olmayacak kadar dört dörtlük hazırlanmış bir kısaltma

 

 sistemi olamaz. Çünkü matematikte olduğu gibi, iki kere iki dört eder

 

 şeklinde kesin bir doğruluk herhangi kısaltma sistemi için geçerli olamaz.

 

 Örneğin, -b- harfi kimine göre ben kelimesinin kısaltması, kimine göre ise

 

 büyük kelimesinin kısaltması olması gerekir. Demek ki bundan şöyle bir sonuç

 

 çıkıyor. Bir kısaltma sistemi üzerinde yüz defa da değişiklik yapılsa

 

 eleştirilecek hiçbir yanı olmayan bir sistem elde edilemez. Bu nedenle

 

 izlenmesi gereken en doğru yöntem alışılmış bir kısaltma sistemi üzerinde

 

 büyük sıkıntılar yaratacak köklü değişikliklere başvurmadan sadece zorunlu

 

 hallerde ciddi sayılabilecek bazı problemlerin giderilmesi için ufak tefek

 

 değişikliklerle aynı sistemin uygulanmasını sürdürmektir.

 

  

 

  Bizim dışımızdaki bazı ülkelerde de kendi kısaltma sistemleriyle ilgili

 

 çeşitli şikâyetlerin yer aldığı bilinmektedir. Örneğin, ABD ve İngiltere gibi

 

 ülkelerde konuyla ilgili yapılan uzun tartışmalar sonunda kısaltma sisteminde

 

 yapılacak bir değişikliğin sağlayacağı faydalardan yaratacağı sorunların

 

 çok daha fazla olacağı düşünülerek sistem üzerinde her hangi bir değişik

 

 yapılması doğru bulunmamıştır. Kısaltma sistemi üzerinde bazı şikâyetlere

 

 rağmen onların herhangi bir değişiklik yapmaktan vazgeçmesinin en temel

 

 gerekçesi de:

 

  

 

  1- Bu sistemin uzun yıllardan beri kullanılıyor olması

 

  

 

  2- Milyonlarca körün bu kısaltma sistemine alışmış olması

 

  

 

  3- Kütüphanelerde ve okullarda bu kısaltma sistemiyle yazılmış çok büyük

 

 sayıda kitapların bulunması olmuştur.

 

  

 

  Ülkemizde yeni kısaltma sisteminin uygulanmaya başlamasından bu güne kadar

 

 körler okullarında eğitim gören öğrenciler okuma yazma konusunda ciddi

 

 problemlerle karşı karşıya bulunmaktadırlar. Çünkü sınıfta bulunan ders

 

 kitapları yeni kısaltma sistemiyle, kütüphanede bulunan diğer kitaplar eski

 

 kısaltma sistemiyle yazılmış durumdadır. Bunun sonucu farklı sistemlerle

 

 yazılmış kitapları okuyan öğrencilerin kafasında karma bir kısaltma sistemi

 

 oluşmuştur. Şu anda zaten bir çok öğretmenin braille yazıyı tam olarak

 

 bilmemesi nedeniyle ortaya çıkan sorunlara bir de kısaltma sistemindeki

 

 karmaşa eklenmiştir. Daha önceki yıllarda körler okullarından mezun olan

 

 körlerin yeni yazılmış kitapları okuyamaması da ciddiye alınması gereken

 

 önemli sorunlardan biridir.

 

  

 

  Türkçe braille yazıda eski kısaltma sistemindeki kısaltmaların sayısı 239,

 

 yeni kısaltma sistemindeki kısaltmaların sayısı 217'dir. Şu anda öğrencilerin

 

 her iki sistemin birleşmesinden oluşan karma bir kısaltma sistemini

 

 kullanmakta oldukları düşünülürse kısaltma sayısının kaç olacağını elbette

 

 tahmin edebilirsiniz. Örneğin, kelime sayısı Türkçe'den çok daha fazla olan

 

 İngilizce'deki braille kısaltma sayısı 165'tir. Demek ki braille yazıda ne

 

 kadar çok kısaltma olursa o kadar iyi olur şeklindeki teori de doğru

 

 değildir.

 

  

 

  Ancak 1990'ların başında Türkçe braille yazı kısaltmalarında büyük

 

 değişikliklerin yapılarak bu sistemin görme özürlü kamu oyunda yeterli

 

 değerlendirme ve inceleme fırsatı verilmesi sağlanmadan hemen uygulamaya

 

 geçirilmesi bu alanda ciddi sıkıntılara yol açmıştır. Örneğin; kısaltma

 

 sisteminde istenen değişiklikler konusunda önceden ilgili kişi ve

 

 kuruluşların görüşlerine yeterli olmasa da başvurulduğu halde braille

 

 kısaltma komisyonunun ortaya çıkardığı yeni değişiklikler konusunda aynı

 

 yöntem izlenmemiştir. Kısaltma sistemi üzerinde yapılan değişiklikler eski

 

 problemleri ortadan kaldırmayı amaçlarken bu konuda daha büyük sorunların

 

 doğmasına yol açmıştır. Şu anda öğrencilerin sınıfta okuduğu ders kitapları

 

 başka, okul kütüphanesinde okuduğu diğer kitaplar başka kısaltma sistemiyle

 

 yazılmış durumdadır. Dolayısıyla aynı anda iki farklı sistemle yazılmış

 

 kitapları okuyan öğrenciler çelişkiye düşmektedirler ve giderek kafalarında

 

 iki çeşit kısaltmanın birbirine karıştırılmasından karma bir kısaltma sistemi

 

 oluşmaktadır. Bunun sonucu eskiden bir kısaltma sistemi varken şu anda üç

 

 çeşit kısaltma sistemi ortaya çıkmıştır. Eski kısaltma, yeni kısaltma ve

 

 karma kısaltma.

 

  

 

  Diğer taraftan kısaltma sisteminde yapılan çok sayıdaki köklü değişiklikler

 

 nedeniyle yetişkin görme özürlüler, kitap okuma konusunda ciddi sorunlarla

 

 karşılaşmaktadırlar. Bu güne kadar hiç bir ülkede 40-50 yıl boyunca

 

 uygulanarak alışılmış bir kısaltma sisteminde çok büyük bir değişiklik

 

 yapıldığı tespit edilememiştir. Zaten böyle bir uygulama da kesinlikle doğru

 

 bir uygulama değildir. Bu sorunun yeniden ele alınarak değerlendirilmesi

 

 

  

 

  KAYNAŞTIRILMIŞ EĞİTİM

 

  

 

  Kaynaştırılmış eğitim görme özürlü çocukların gören çocuklarla aynı

 

 okullarda veya aynı sınıflarda eğitim görmesi demektir. Görme özürlülerin

 

 toplumla kaynaşmasını sağlamayı amaçlayan bu uygulamanın başarılı olabilmesi

 

 için mutlaka bazı özel tedbirlerin alınması ve özel eğitim ihtiyaçlarını

 

 karşılayacak alt yapının oluşturulması gerekir. Kaynaştırılmış eğitim

 

 uygulayan Avrupa ülkelerinde öğrencilerin başarılı olmalarını sağlamak için

 

 önemli iki hususun yerine getirilmiş olması zorunlu görülmektedir.

 

  

 

  1- Gezici Öğretmenlik

 

  

 

  2- Kaynak Sınıf

 

  

 

  Gerek görme özürlü öğrencilere gerekse öğrencilerin devam ettiği

 

 okullardaki ders öğretmenlerine yardımcı olmak ve yol göstermek amacıyla

 

 gezici öğretmenlerin görevlendirilmesi kaynaştırılmış eğitimin başarılı

 

 olarak yürütülmesinde büyük yarar sağlayacaktır. Normal okullarda eğitim

 

 gören öğrencilerin ders dışındaki zamanlarda gerekli ders araç-gereçleriyle

 

 donatılmış kaynak sınıf adı verilen bir yerde çalışarak hazırlanmaları

 

 başarıyı önemli ölçüde artıracaktır. Kaynaştırılmış eğitim sistemi içinde

 

 normal okullarda okuyan öğrenciler şu anda gerçekten ciddi sorunlarla karşı

 

 karşıya bulunmaktadırlar. Örneğin, ilk okulu normal bir okula devam ederek

 

 okuyan öğrenciler ders öğretmenlerinin körlerin kullandığı braille yazısını

 

 bilmemeleri nedeniyle okuma yazma becerisinden yoksun olarak yetişmektedirler.

 

 Görme özürlü bir öğrencinin braille yazısını bilmeden eğitim olanaklarından

 

 yeterli ölçüde yaralanması mümkün değildir. Normal okullara devam eden

 

 öğrencilerin hemen hemen tamamı beden eğitimi derslerine katılamamaktadırlar,

 

 çünkü ders öğretmenleri görme özürlü bir çocuğun bu derslerde neler

 

 yapabileceği konusunda herhangi bir bilgiye sahip değildir. Fen ve matematik

 

 derslerinde de ders öğretmenlerinin uyguladığı yöntemler sadece gören

 

 öğrencilerin eğitimine uygun olduğu için görme özürlü öğrenciler bu derslerde

 

 verilen konuları yeteri kadar kavrayamamaktadırlar. Orta okul düzeyindeki

 

 normal okullarda okuyan görme özürlülerin karşılaştığı sorunlar daha da

 

 fazladır. Kaynaştırılmış eğitim sistemiyle ilgili sorunların çözümü için

 

 körler okullarındaki mevcut olanaklardan da yararlanılabilir. Örneğin,

 

 okulların tatil olduğu yaz dönemi içerisinde körler okullarında bazı kurslar

 

 açılarak normal okula devam eden görme özürlü öğrencilerin yetersiz olduğu

 

 çeşitli konularda yetiştirilmeleri sağlanabilir.

 

  

 

  AZ GÖREN ÇOCUKLARIN EĞİTİMİ

 

  

 

  Birçok ülkede uzun yıllardan beri az gören çocukların eğitimiyle ilgili

 

 özel tedbirler uygulandığı bilinmektedir. Az gören öğrencilerin sahip olduğu

 

 görme gücünden yararlanarak hangi konularda ne gibi beceriler ve başarılar

 

 sağlayabilecekleriyle ilgili özel bir çalışma ve uygulama gerekmektedir.

 

 Ancak ülkemizde 1997- 1998 ders yılında 8-10 az gören öğrenci için yeni bir

 

 uygulama başlatılabilmiştir. Oysa ülke çapında farklı eğitim metotlarıyla

 

 eğitim görmeyi ve görme güçlerinden yararlanarak çeşitli bilgi ve becerilere

 

 sahip olmayı bekleyen çok sayıda öğrenci bulunmaktadır. Bazı ülkelerde az

 

 gören çocukların eğitimiyle ilgili çalışmalara 1920'lerde başlandığı halde

 

 ülkemizde henüz bu konuda herhangi bir adım atılmamış olması ciddi bir

 

 problem olarak karşımızda durmaktadır. Az gören çocuklar için iri puntolu

 

 kitapların basılması, yeterli bir şekilde ışıklandırılmış sınıflarda eğitim

 

 görmesi, görme gücünü arttırıcı optik araçların kullanılması, görüntülü

 

 eğitim programlarına yer verilmesi, bu öğrencilere hem braille yazının hem

 

 de normal yazının öğretilmesi gibi çalışmalar vakit geçirilmeden

 

 başlatılmalıdır.

 

  

 

  ÇİFT ÖZÜRLÜ ÇOCUKLARIN EĞİTİMİ

 

  

 

  Bugün ülkemizde çift özürlü çocuklar tamamen kendi kaderleriyle baş başa

 

 bırakılmış bir durumdadır. Okullarda bu çocukların eğitimini gerçekleştirecek

 

 hiç bir program, hiç bir uygulama mevcut değildir. Bu nedenle çift özürlü

 

 çocukların herhangi bir okulda okuyor görünmesi onların bu okullarda

 

 durumlarına uygun bir eğitim aldıkları anlamına gelmemektedir. Örneğin,

 

 herhangi bir sınıfta öğretmenin diğer öğrencilere ders anlatırken sınıfta

 

 bulunan işitme özürlü kör bir öğrenci bu dersleri kesinlikle takip

 

 edememektedir ve anlayamamaktadır. Bu gibi öğrenciler ders içi etkinliklere

 

 de hiç katılamamaktadır. Zihinsel özürlü kör çocukların durumu ise daha da

 

 ciddi bir sorun olarak mevcuttur. Bu öğrenciler diğer öğrenciler için

 

 uygulanan eğitim programlarından kesinlikle faydalanamamaktadırlar. Şu anda

 

 birçok ülkede çift özürlü çocukların eğitimiyle ilgili programlar ve

 

 uygulamalar uzun yıllardan beri yer alırken ülkemizde bu konuda henüz somut

 

 bir uygulamanın başlatılmamış olması gerçekten üzücüdür.

 

  

 

  SOSYAL ETKİNLİKLER

 

  

 

  Görme özürlü çocukların diğer insanlarla sağlıklı ilişkiler kurmalarını,

 

 iyi bir şekilde hayata hazırlanmalarını, kendi kendilerine yeterli bir duruma

 

 gelmelerini ve toplumla kaynaşmalarını sağlamak üzere gerekli bilgi ve

 

 becerilere sahip olmalarında okullarda uygulanan sosyal etkinliklerin önemli

 

 bir yeri bulunmaktadır. Bu nedenle körler okullarında çocukların yaşlarına

 

 ilgi ve yeteneklerine uygun olarak belirlenmiş çeşitli sosyal etkinliklerin

 

 yürütülmesine önemli bir ağırlık verilmesi gerekmektedir. Bu gibi

 

 etkinliklere okullarda şu anda ayrılan süreden daha fazla süre ayrılması

 

 öğrencilerin çevresini daha iyi tanımalarına ve hayata daha iyi

 

 hazırlanmalarına katkıda bulunacaktır. Sosyal etkinliklerin sadece okul

 

 içinde ve okulun kendi öğrencileri arasında yapılması yeterli değildir.

 

 Körler okullarındaki öğrencilerin diğer okullardaki öğrencilerle tanışıp

 

 kaynaşmalarını sağlamak için okullar arası ortak sosyal etkinliklere de yer

 

 verilmelidir. Bu tür etkinlikler sayesinde görme özürlü öğrencilerle gören

 

 öğrenciler arasında yakın ilişkiler kurulması sağlanacak ve karşılıklı

 

 yardımlaşma koşulları oluşacaktır. Şu anda körler okullarında haftalık ders

 

 saati sayısının çok fazla olması nedeniyle gerekli olan sosyal etkinliklere

 

 yeteri kadar süre ayrılabilmesi mümkün olamamaktadır. Örneğin; Körler

 

 Ortaokullarında haftalık ders saati sayısı 40'tır. Sınıf rehberlik ve eğitsel

 

 kol çalışmaları da haftada üç saattir. Bu saatlerde de öğrencilerin zorunlu

 

 olarak sınıfta bulunmaları istendiğinden haftalık ders saati sayısını 43

 

 saate çıkmaktadır.

 

  

 

  Yapılan inceleme ve araştırmalara göre diğer ülkelerdeki

 

 haftalık ders saati sayısının çok daha az olduğu görülmektedir. Sosyal

 

 etkinliklerin de, öğrencilerin yetişmesinde dersler kadar önemli bir yer

 

 tuttuğu kabul edilirse bu etkinliklere yeterli sürenin verilebilmesi için

 

 haftalık ders saati sayısının mutlaka düşürülmesi gerekir. Çünkü şu anda

 

 uygulanan programa göre öğrenciler günde 480 dakika yani 8 saat sınıfta

 

 tutulmaktadır. Bu uygulamanın gözden geçirilerek öğrencilerin daha iyi

 

 yetişmelerini sağlayacak şekilde yeniden değiştirilmesi gerekmektedir.

 

  

 

  LİSE EĞİTİMİ

 

  

 

  Görme özürlü öğrenciler için lise eğitimi son derece farklı bir ortam ve

 

 tamamen değişik bir sosyal çevre ifade eder. Çünkü ilköğretimi körler

 

 okullarında okuyan öğrenciler bu okullarda sahip olduğu olanakların bir

 

 çoğundan yoksun olarak lise eğitimi dönemine başlamaktadırlar. Daha önce on

 

 on beş kişilik bir sınıfta eğitim görürken lisede elli altmış kişilik

 

 sınıflarla karşılaşır, oldukça kalabalık bir ortamda bulunduğu halde yeni

 

 ortama uyum sağlayıp sağlayamayacağı konusunda kafasında bazı endişeler

 

 oluşur. Bu nedenle liseye başlamadan önce yeterli ön hazırlıklar yapılmadığı

 

 ve ihtiyaç duyulan araç gereçler temin edilmediği takdirde öğrencilerin

 

 karşılaşılacağı sorunlar daha da artacaktır. Şu anda kör öğrencilerin birçoğu

 

 eline sadece bir tablet ve bir kalem alarak liseye başlamaktadırlar. Hatta

 

 zaman zaman bunları bile bulamayan öğrencilerin olduğu görülmektedir.

 

 Dolayısıyla elli altmış kişilik bir sınıfta derse başlayan bütün öğrencilerin

 

 önünde defteri kalemi kitabı bulunurken kör bir öğrencinin oturduğu sıranın

 

 üstü bomboş durmaktadır. Böyle bir yetersizlik ve imkânsızlık karşısında

 

 öğrenci daha ilk günde büyük bir karamsarlık duygusuna kapılmakta ve

 

 kalabalık içinde kendisini yalnız hissetmeye başlamaktadır.

 

  

 

  İlköğretimi bitirdikten sonra lisede okuyan görme özürlü öğrencilerin

 

 karşılaştığı sorunların başında braille materyallerle ilgili yetersizlikler

 

 ders öğretmenlerinin görme özürlülerin eğitimi hakkında herhangi bir bilgi

 

 sahibi olmayışı ihtiyaç duyulan çeşitli özel araç-gereçlerin temin

 

 edilemeyişi gelmektedir. Şu anda kör bir öğrencinin okuyabileceği liseye ait

 

 braille yazıyla yazılmış herhangi bir ders kitabı bulunmamaktadır. Okul

 

 içinde bu gibi öğrencilerin yararlanabileceği özel düzenlenmiş çalışma odası

 

 veya kütüphane gibi olanaklar bulunmamaktadır. Lisede okumak isteyen görme

 

 özürlü öğrencilerin önüne çıkan ilk engel daha okula kayıt sırasında

 

 başlamaktadır. Hâlâ liselerdeki okul müdürü ve yöneticilerinin bir çoğu

 

 körlerin bu okullarda okuyabileceklerine inanmamaktadırlar. Dolayısıyla bazı

 

 öğrenciler liseye kaydolmak için çeşitli sıkıntılarla karşılaşmaktadırlar ve

 

 bu sıkıntıları aşmak için oldukça uzun ve yorucu bir mücadele vermek zorunda

 

 kalmaktadırlar. Görme özürlü öğrencilerin lisede gören öğrencilerle eşit

 

 düzeyde eğitim olanaklarından yararlanmaları için onların sahip olduğu

 

 olanakların görme özürlüler içinde mevcut olması gerekmektedir. Örneğin,

 

 görme özürlülerin lise düzeyindeki eğitimiyle ilgili okullar arasında ortak

 

 bir yaklaşımın belirlenmesi ve benimsenmesi gerekmektedir. Çünkü şu anda her

 

 lisede görme özürlü öğrenciler oldukça farklı yaklaşımlarla

 

 karşılaşmaktadırlar. Öğrencilerin ihtiyaç duyduğu eğitim materyallerinin

 

 yeterli düzeyde temin edilerek kolayca ulaşılabilir hale getirilmelidir.

 

 Lisede okuyan görme özürlü öğrencilerin yararlanabilmesi için gerek

 

 okudukları okul kütüphanesinde gerekse yerel kütüphanelerde çeşitli

 

 kitapların braille olarak yazılmış ve kasetlere kaydedilmiş nüshaları

 

 bulundurulmalıdır. Liselerde görevli yönetici ve öğretmenlerin görme

 

 özürlülerin eğitimi konusunda aydınlatılmasını sağlayacak tedbirler

 

 alınmalıdır. Bu amaçla görme özürlü öğrencisi bulunan liselerdeki öğretmen

 

 ve yöneticilerle körler okullarındaki öğretmen ve yöneticiler arasında yakın

 

 bir işbirliği ve bilgi alış-verişi sağlanmalıdır. Örneğin, yapılacak ortak

 

 toplantılarda ve karşılıklı ziyaretlerde görme özürlü öğrenciler için yazılı

 

 sınavlarda hangi yöntemlerin uygulanacağı matematik, fen, beden eğitimi,

 

 yabancı dil gibi derslere öğrencilerin aktif katılımının nasıl sağlanacağı

 

 gibi konularda bütün öğretmenlerin ortak ve doğru bir anlayışa sahip olması

 

 sağlanmalıdır.

 

  

 

  Lisedeki ders öğretmenleri herhangi bir konuyu anlatırken tamamıyla gören

 

 öğrencilerin anlayacağı bir şekilde anlatmaktadır ve kör bir öğrencinin

 

 herhangi bir konuyu hangi eğitim metotlarıyla kavrayabileceği konusunda bilgi

 

 sahibi değildir. Bunun sonucu çoğunlukla lisede okuyan görme özürlü

 

 öğrenciler matematik, fen, beden eğitimi, resim gibi derslerde boş

 

 oturmaktadırlar. Ders öğretmenleri bu öğrencilerin hangi yöntemlerle sınav

 

 yapacakları konusunda sürekli bir kararsızlık içinde bulunmaktadırlar.

 

 Birçok öğretmenin görme özürlü öğrenciler hakkında yüksek bir beklentiye

 

 sahip olmadığı yani bu öğrencilerin birçok konuyu gören öğrencilerle eşit

 

 düzeyde kavrayamayacaklarına inandığı görülmektedir.

 

  

 

  ÖNERİLER

 

  

 

  1- Bütün görme özürlü lise öğrencilerinin ihtiyacı olan ders kitapları

 

 kasetlere kaydedilerek kolayca elde edebilecekleri şekilde bir düzenleme

 

 yapılmalıdır. Şu anda lise öğrencileri çeşitli engeller nedeniyle

 

 ders kasetlerinden yeteri kadar yaralanmaları mümkün

 

 olmamaktadır. Çünkü bu kasetler 10 yıldan fazla bir süre önce okutulan

 

 ders kitaplarına ait kasetlerdir ve bu kitaplar artık okutulmamaktadır.

 

  

 

  2- Lisede bulunan ders öğretmenlerine rehberlik yapmak üzere görme

 

 özürlülerin eğitimi konusunda bilgi sahibi gezici öğretmenler

 

 görevlendirilmelidir.

 

  

 

  3- Görme özürlü öğrencilerin okuduğu liselerde ve bu öğrencilerin ihtiyaç

 

 duyduğu özel araç gereçlerin, sesli ve yazılı materyallerin yer aldığı bir

 

 çalışma odası oluşturulmalıdır.

 

  

 

  4- Sınav sorularının ve diğer bazı yazılı materyallerin ders öğretmenleri

 

 tarafından braille yazıyla basılıp öğrencilere verilebilmesi için bu gibi

 

 okullarda bilgisayar sistemiyle çalışan braille yazıcılar bulundurulmalıdır.

 

  

 

  5- Görme özürlü öğrencilerin okuduğu liselerle körler okulları arasında

 

 yakın bir işbirliği kurularak özel eğitim metotları ve öğrencilerin

 

 ihtiyaçları konusunda gerekli bilgi alış-verişi sağlanmalıdır.

 

  

 

  6- Rehberlik araştırma merkezlerine verilmiş olan kasetlere okunmuş lise

 

 ders kitaplarını ihtiyaç sahibi öğrencilere verilmesinde ciddi sorunlarla

 

 karşılaşılmaktadır. Bu sorunların başında kasetlerin kopyalanarak

 

 çoğaltılması gelmektedir. Bu nedenle rehberlik ve araştırma merkezlerine

 

 birkaç dakika içerisinde kopya etme özelliği bulunan kaset çoğaltıcı

 

 cihazları verilmelidir.

 

 

 

Özel Yeni Hayat Rehabilitasyon

Haberler


Geçmiş Olsun Türkiye

Detay

Çelenk fotoğtrafı, üzerinde altınokta körler derneği yazıyor

33. Olağan Genel kurul Sonucu

Detay

Mutlu yıllar yazan yeni yıl kutlama fotoğrafı

Mutlu Yıllar

Yeni yılınızı içtenlikle kutlar; sağlıklı, mutlu, başarılı ve sevgi dolu bir yıl yaşamanızı dileriz.

Detay

etkiniz ab propgramı afişi

Engelli Kadınların Hak İhlalleri Raporu

Detay

Çalışma Yaşamında Engelli Kadınlar ve Mobbing Çalıştayı

1950 yılında kurulmuş olan ve 33 ilde şubesi bulunan, Altı Nokta Körler Derneği bugüne kadar başta eğitim ve istihdam olmak üzere görme engellilere yönelik birçok sosyal ve kültürel projeyi hayata geçirmiş bir sivil toplum örgütüdür.

Detay

LC Waikiki’den Dünyada Bir İlk

LC Waikiki, Görme Engelli Bireyler İçin LCW Sense Uygulamasını Hayata Geçirdi

Detay